Günümüzde, bir ülkenin kalkınmasını sağlayacak etkenlerin başında insan faktörü gelmektedir. Az gelişmiş ülkelerin çoğunun temel problemleri doğal kaynakların kıtlığı değil, kendi insan kaynaklarının az gelişmiş olmasıdır. Bu bağlamda eğitim ve eğitime yapılan yatırımların önemi tüm dünyada artmaktadır.
Eğitim alanında yazılarıyla bilinen gazeteci Abbas Güçlü, bir yazısında “Eğitim ve bilimde marka olmadan bir ülkenin kalkınması mümkün değil.” demektedir.
Finlandiya, Singapur, Estonya; eğitim ile kalkınmış ve örnek olmuş ülkelerdir. Singapur, ekonomik başarısından elde ettikleriyle eğitime yatırım yaptı. Başarısını, öğretmen kalitesini iyileştirme çabalarına borçlu. PİSA sınavlarında başarılı olan bir diğer ülke Kanada ise “Herkese Kaliteli Eğitim” ilkesini benimsemiştir.
Türkiye için ihtiyaç duyulan özgün bir modeldir. Eğitimde iç motivasyonla hareket eden bireyler yetiştirmek için dünyadaki iyi örneklerden beslenmek önemliyse de kendi değerlerimiz de bir o kadar önemlidir. Küresel düşünüp yerel hareket edebilen girişimciler de yetiştirebilmeliyiz. Ürgüp’te Eşekli Kütüphaneci olarak bilinen Mustafa Güzelgöz ve dünyanın en iyi 50 öğretmeninden biri seçilen Dilek Livaneli gibi yenilikçi, yaratıcı, özverili insanlarımız bize başarı hikayeleriyle ilham vermektedir.
EĞİTİMDE GİRİŞİMCİLİK YOLU İLE KALKINMA MODELİ?
Gençler arasında yaygın olarak “start up” adıyla bilinen “Girişimcilik” olgusu son yıllarda üzerinde önemle durulan konuların başında gelmektedir. Girişimciler ülke ekonomisi için önemli olan buluşlar yaparlar, yeni işler kurarlar ve ekonomik büyümeye katkı sağlarlar (Akdemir, 2009: 25). Araştırmalar eğitimin girişimcilik üzerinde önemli etkileri olduğunu ortaya koymuştur.
Niçin bazı toplumlar girişimcilikte yüksek başarı gösterirken diğerlerinde aynı başarı görülmemektedir? Girişimcilikle toplumsal kültür arasında bir ilişki var mıdır?
Kültür, gruptaki bireylerin ortak nitelikleri olup, kişiden kişiye aktarılan öğrenilmiş yaşam biçimleridir. Girişimci güdüler ve davranış kalıpları da bu ortamda vücut bulur. Başarı, risk üstlenme, cesaret, birikim yapma vs. gibi girişimci niteliklere ilişkin ilk telkinler ve uyarımlar kültür tarafından sunulur.
Aile ile birlikte ele alınabilecek bir faktör de, toplumdaki hakim çocuk yetiştirme düzenidir. Yapılan bir çok araştırmada, çocukluk dönemi aile ortamının ve verilen eğitimin niteliğinin girişimci eğilimlerin oluşmasını önemli ölçüde etkilediği ortaya çıkmıştır. Buna göre, kişilerin aldıkları eğitim, örnek aldıkları kişiler, kişisel değer ve motivasyonları, girişimci olmalarında büyük pay sahibidir.
Bireyci kültürlerde girişimci çizgiler daha çabuk oluşmakta, kolektivist kültürlerde ise kamucu birey/kültür dominant hale gelmektedir. Amerika, bireysel başarı güdüsüne sahipken, Japonya’da toplumcu başarı güdüsü ön plandadır. Yakın dönemdeki değişmeleri dışarıda tutacak olursak, Türk toplumu genelde, toplumsal bağlılığı yüksek, bireyciliğin gelişmediği, kişisel inisiyatif ve girişimci değer ve faaliyetlerin zayıf olduğu bir sosyal doku özelliği gösterir. Bu toplum daha çok bürokratik, daha doğrusu memur toplumu olarak da nitelendirilebilir.
Prens Sabahattin(l877-l948)’e göre, Osmanlı, “kamucu” sosyal yapıya sahipti. Bu yapı, genel planda, her şeyin devletten beklendiği, kişisel çaba ve girişkenliğin teşvik görmediği, yetki ve otoritenin tek merkezde toplandığı, mesleki işbölümü ve uzmanlaşmanın olmadığı, herkesin devlete kapılanarak (memur olmak) rahat etmeyi düşündüğü bir toplumdur. Toplum olarak üretmek, çalışmak, sebat etmek, ilerlemeci değerlere yönelmek yerine “çalışmadan kazanmak”, “kayırılmak”, “arkalanmak”, “rahatlığı aramak” vb. alışkanlıklara sahibiz. Bu yüzden, devlet dairelerinde lüzumundan fazla memur istihdam edilmiş ve bunlar “liyakate” göre değil daha çok “himaye” maksadıyla işe alınmışlardır. Başkasının himayesi ile ayakta kalan bir genç ise, kuvvetli bir şahsiyete sahip olamıyordu. Çünkü kendi başına, bağımsız bir şekilde hareket edemediğinden neticede kendisine destek çıkanların istediği şekle bürünüyordu. (Bkz. Prens Sabahattin, l965; Keyder, l983; Mardin, l992)
Eğitim sistemimizin, çağın gereklerine uygun yapılandırılması yönünde epeyce yol alınmış olmasına rağmen, bireyci/girişimci bir kültüre aşina fertler yetiştirmede büyük bir eksiklik söz konusudur. Memuriyete yönelme eskiden olduğu gibi bugün de son hızla devam etmektedir. Memuriyet artık geçmişte olduğu gibi yüksek gelir ve itibar sunmaktan uzak ise de, serbest piyasadaki imkanların kısıtlı oluşu, eğitimli ya da eğitimsiz kitlenin büyük bir kısmını devlet kapısına itmektedir.
Türkiye Değerler Araştırmasının verilerine göre de, iş/çalışma/istihdam ile ilgili olarak Türk halkının % 95 gibi büyük bir kısmının en fazla önemsedikleri hususun “garantili bir iş” olduğu ortaya çıkmıştır. Bu oran, diğer ülkelerde (örn. ABD:%73, İsveç:%53; İspanya:%63 vs) daha düşük bulunmuştur.65 (Yılmaz Esmer, Devrim, Evrim, Statüko: Türkiye’de Sosyal, Siyasal, Ekonomik Değerler, İst: Tesev Yay, l999, s.116-117)
Girişimcilik Kültürünü Hedef Alan Okul Modeli
2017-2018 eğitim öğretim yılında özel okullara devam eden öğrenci sayısı 1 milyon 300 bine ulaştı. Özel okulların eğitimdeki payı ise yüzde 8´e yükseldi. Bütün bunlara rağmen hala eğitimde devlet okullarında öğrenim gören öğrenci sayısı % 92 düzeyinde. Yani her 10 çocuktan 9’u. Bu nedenle devlet okullarında verilen eğitimin kalitesi topluma doğrudan yansımaktadır.
Eğitim Bakanlığı son yıllarda eğitim alanında bazı önemli değişiklikler yapmaya çalışmaktadır. Örneğin 2005-2006 eğitim-öğretim yılından bu yana benimsenmiş bulunan ve öğretimden çok öğrenme odaklı bir özelliğe sahip olan “yapılandırmacı yaklaşım” modeline bağlı olarak özellikle ders programları ve içeriklerinde bazı önemli değişiklikler yaratılmaya çalışılmıştır. Yapılandırmacı yaklaşıma dayanan yeni öğretim programları, derslerin içerik ve işleniş biçimlerine ilişkin olarak hem kitapları hazırlayanlara hem de öğretmenlere daha esnek ve özgür olabilme olanakları sunmaktadır.
Avrupa Gelişim Planı’nda ve Milli Eğitim Bakanlığının 21. Yüzyıl Öğrenci Profilinde yer alan bazı beceriler bulunmaktadır. Bunlar, 21. Yüzyıl becerileri ve Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi içinde yer alan; iletişim ve işbirliği, inisiyatif alma ve girişimcilik algısı, yaratıcılık ve yenilenme becerilerinin geliştirilmesine odaklanılmıştır.
KAYNAKÇA
MEB, 21. Yüzyıl Öğrenci Profili, Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı (EARGED), Ankara, 2011.
Ömer AYTAÇ, Süleyman İLHAN, Girişimcilik ve Girişimci Kültür: Sosyolojik Bir Perspektif, 2007.
Prens Sabahattin (1965), Türkiye Nasıl Kurtarılabilir, (Çev. Muzaffer Sencer) İst: Elif Yay.
Önder ÖNDEŞ, Eğitimde En İyi Ülkelerin Sırları, Hürriyet, Eğitim 20.02.2017
Comments