Resim diğer sanat dallarında olduğu gibi çocuğun soyut algısının geliştirmesi, anlaması ve anlamlandırması için en uygun araçlardan biridir. Eğitmenler olarak bunun kıymetini önemini bilsek de; çocuğun çizgilerini, kullandığı renk yoğunluklarının ne anlama geldiği konusunda bilgimiz çok az. Halbuki çocuk bazen aydım çığlığını bir resimle atar. “İmdat, kurtarın beni” der. Çocuk için en önemli araçlardan biridir resim. İşte bu yüzden çocuğun yaptığı resimleri değerlendirirken; “Aaa bak bu olmamış.” , “Kırmızı ağaç gövdesi mi olur?”, “Resimin çok güzel aferin.” …. gibi yagı cümlelerinden uzak, çocuğun verdiği emeği öne çıkartarak ve burada ne anlatmak istediğini anlamaya çalışarak değerlendirmeliyiz.
Sözer ve Usanmaz’ın araştırmasında resimleri değerlendirirken söyle bir bilgiye rast geldim.
Resim-1 için açıklama; “Çocuk-3’e ait bir resimdir. Resimde, kahverengi toprak üzerine çizilmiş, turuncu portakal, sarı muz ve beyaz tavşan vardır. Resmin merkezine kırmızı elma çizilmiştir. Burada kullanılan 4 farklı renk olduğu gözlemlenmektedir. Halmatov (2018) genellikle iyi konsantre olmuş rahat bir bireyin, 2-5 arasında renk kullandığını söylemektedir. Burada çocuğun iyi konsantre olmuş ve rahat bir birey olduğu söylenebilmektedir. Çocuk-3’ün kağıdının %12,3 ünü doldurduğu gözlemlenmektedir. Sarı renk kağıdının 1,6 sını, kırmızı renk kağıdının 3,5 ini, turuncu 2,1 ini ve kahverengi ise 5,1 ini kaplamaktadır. Renk oranlarına bakıldığında ise; %13 sarı, %28 kırmızı, %17 turuncu ve %41 kahverengi renk kullandığı tespit edilmiştir. Kullandığı renklerin doğaya ait renkler olduğu ve gerçekçi olarak kullanıldığı resimde görülmektedir.” şeklinde. Yaptıkları Araştırmada sonuç olarak; çocuklar doğa resimlerini çizerken, kullandıkları renklerin çeşitleri ve renkleri kullanma şekilleri göz önüne alındığında, Waldorf eğitiminin resimlerine nasıl yansıdığını görebilmenin mümkün olabileceği sonucuna vardıklarını belirtmişler. Ne kadar ilginç değil mi? Eğitim yöntemleri de çocuğun bir olaya bakış açısında değişiklik yaptığı gibi bunu yansıtması, anlamlandırarak bir esere dönüştürmesi de o kadar çeşitli. Hatta yaşa göre kullandıkları renklerin sayısı ve yoğunluğu o çocuğun karakteri, yaşadığı ortamın durumunu hakkında da bizlere bilgi vermekte. Yani sadece duygu durumu yada o anki düşünceleri ile kısıtlı kalmıyor.
Haluk Yavuzer kitabından “Çocuk ile resim arasındaki bağ, diğer sanat etkinlikleri ile karşılaştırıldığında daha önemli bir yere sahiptir. Bu ilişkiyi kuramcılar farklı şekillerde açıklamaktadırlar. Çocuklar ve resimleri arasındaki ilişki incelense de çocukların resim yapma nedenleriyle alakalı çalışmaların azlığı göze çarpmaktadır. Geleneksel görüşlerin bir kısmı resim çizmeyi zihinsel kavramlarla açıklarken bir kısmı güdülerle duyguların ifadesi olarak açıklamaktadır.” der.
Anna Freud, (1926, 1946) çocuklarla iletişim kurmak, çocukların davranışlarını yorumlamak, travma ve üzüntü yaşayan çocuklara yardım etmek ve büyümeyi ve değişimi desteklemek için kurallı oyunlar, oyuncaklar ve resim malzemesi kullanırmış. O zaman sanatın iyileştirici gücünü daha çok kullanmaktan biz eğitmenleri alıkoyan ne? Neden çocukları sadece akademik kaygı ile matemetik, türkçe fen, sosyal sorularını çözmek zorunda bırakıyoruz. Müfredat, eğitim sistemi… gibi bir çok zorluk sayabilirsiniz elbette. Ama gerçekte bunların ne kadarı engel, ne kadarı kalıplaşmış yargı?
Bir çocuğu kendini anlamadan, ne istediğini bilmeden, çok yönlü olmasına izin vermeden sadece ünvanı olan bir meslek sahibi olması için mi geliştiriyoruz? Peki gerçekten buna gelişim denebilir mi?
Bana göre bu sorunun cevabı hayır. Gelişim bir bütündür. Fiziksel, Zihinsel, Sosyal, Duygusal yönlerini eşit miktarda beslemek, geliştirmeleri için onlara alan açmak bizim sorumluluğumuz. Gelişimi desteklenmeyen herhangi bir bölüm olursa; bireyin yetişkinlikte büyük problemler yaşamasına sebep olur. O zaman ne yapmamız gerektiği gayet açık gözükmekte.
Aksoy ve Baran’ın 2010 yılında yaptıkları araştırmaya göre “sosyal beceri eğitimi programlarının atılganlık, saldırganlık, sosyal uyum gibi beceriler üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Bu bağlamda sosyal becerilerin kazandırılmasına ve geliştirilmesine yönelik çalışmaların arttırılması ve etkili sosyal beceri eğitim programlarının yaygınlaştırılması gerekli görülmektedir.” sonucuna ulaşmışlar. Yıl 2021, bu konuda büyük çapta olumlu yönde bir gelişme oldu mu? Tabi ki de hayır. Yani Sanatın, özellikle okul öncesi dönemde ne kadar önemli olduğu açıkça ispatlanmış olmasına rağmen uygulamada sınıfta kalıyoruz. gibi.
Eğitim sistemimiz için sorunları bu kadar güzel tespit ederken; bunlara bir çözüm üretemiyor olmamız ayrı bir araştırma konusu sanırım.
Bir eğitmen olarak inanıyorum ki, MEB müfredatı ve kazanımları ne olursa olsun, çocukların hayatına Resmi, yaratıcı dramayı, müziği… kısacası tüm sanat dallarını da işin içine kesinlikle katabiliriz ve katmalıyız. Sadece biraz emek ve farklı teknik ve yöntemleri uygulamak.
Böylece çocuklarımız hiçbir konudan geri kalmadıkları gibi sanatla harmanlanan bu yeni bakış açısı ile daha başarılı olacaklar. Çünkü onların ihtiyaçlarını anlayan öğretmenleri yanında, yetişkinleri yanında olduğunu hissedecekler, bilecekler…
Kaynakça
Waldorf Eğitimi Alan 4-6 Yaş Arası Çocukların Çizdikleri Doğa Resimlerindeki Renklerin İncelenmesi
Resimleriyle Çocuk. Haluk Yavuzer, Kabalcı Yayınları.
Amabile, T. M., Hennessey, B. A., & Grossman, B. S. (1986). Social influences on creativity: The effects of contracted-for reward. Journal of personality and social psychology, 50(1), 14.
Aşkaroğlu, B. (2006). Şiddet içeren çizgi filmlerin ilköğretim dönemi çocukların resimleri üzerine etkileri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi
Finnish and English children's color use to depict affectively characterized figures
Comments