KAÇ NESİL GEÇTİ ÖMRÜNÜZDEN ?
- Ayşegül Gül

- 14 Kas
- 3 dakikada okunur

Dokunduğu çocuklara anne eli değmiş gibi kekler pişiren bir öğretmen...
Turunç meyvesinin içini de kabuğunu da kullanarak, kabuğunu kırmak isteyen kadınlara ulaşabilmiş bir öğretmen; PERİHAN ÖZEL.
Kendinizden bahsedebilir misiniz ?
1971 Hatay Dörtyol doğumluyum. İki çocuk annesiyim. 1994 yılında sınıf öğretmeni olarak göreve başladım. 10 sene sınıf öğretmenliği yaptım, ardından öğretmen evi müdür yardımcılığı yaptım. Daha sonra Gazi İlköğretim Okulunda müdür baş yardımcılığı yaptım. Kaymakamlıkta proje sorumlusu olarak görevlendirildim. ''NARENCİYEDE KADIN ELİ'' projesini yaptım. Turunç kabuğundan reçel yapma projesini başlattık. Eşimin beni aldatması sonucunda boşandık. Antep'e oğlumun yanına yerleştim. 2011'de milletvekilliği aday adayı oldum. Öğretmenlik mesleğime Adalet Bakanlığı'nın ''Denetimli Serbestlik'' kurumunda devam ettim. 9 Sene Antep'te Üniversite ile hükümlüler için projeler yaptık. Bakır, gümüş, kilim dokuma gibi eğitim projelerini gerçekleştirdik. 4 senedir de İzmir Buca Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda Eğitim Birimi Sorumlusu olarak görevime devam ediyorum.
Meslek seçiminde aileniz etkili oldu mu ?
Evet. Ben hukuk istiyordum, babam öğretmen olmam için beni ikna etmiş oldu. İyi ki de öyle olmuş.

Öğretmenliğe başladığınız ilk yıllardan bahsedebilir misiniz ?
Öğretmenlik; okul yıllarında akademik bilgi sahibi olmaktan çok, sınıfa girdiğinizde, öğrencilerle baş başa kaldığınızda anlamını bulabileceğiniz bir meslektir. o yıllarda yeni başlayanlara 1. ve 5.sınıfları vermezlerdi.2.sınıfları aldım. Üçüncü senemde Müfettişin uygun görüp Milli Eğitimin de onaylamasıyla; ''Aylıklı Ödül'' aldım. Kıdemli öğretmen arkadaşların serzenişlerine de maruz kaldım.
Mesleğe ilk başladığınız zamanlardaki kendinizi düşündüğünüzde, en çok ne söylemek istersiniz ona?
Okuldan çıkıp eşimin yanına mağazamıza gidip orada da çalıştıktan sonra eve geçer, çocuğuma ders anlatır, evle ilgilenirdim. Geriye dönüp baktığımda kendimi hor kullanmışım, bunu yapmamalıydım, diyorum. Belki de böyle yaparak evliliğimizdeki boşlukları unutmaya çalışıyordum.
Şimdiki görev yerinizle ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Burada infaz koruma memurları ile çalışıyoruz. Açık ortaokul, lise, üniversite kayıt yenileme, sınav işlemleri ile biz ilgileniyoruz. Hükümlülerden örgün üniversite öğrencisi olanların da ders kayıtlarını yapıyoruz. Savcılıktan karar alıp, öğrenci işleriyle görüşüp, okula devamlılıklarını sağlıyoruz. Okula gittiklerinde gözetim yapıyoruz. Toplu ulaşımla okula gidip geliyorlar, özel araç ve telefon kullanmaları yasak. Kuruma geç kaldıklarında 'firar' işlemi uygulanıyor.
Senin de görevlendirmende olduğu gibi okuma-yazma kurslarımız oluyor. Resim kursu, pastacılık, arıcılık, seracılık gibi çeşitli kurslarımız devam ediyor. Kurumumuzda kütüphane ve MESEM var. Ustalık, kalfalık belgeleri veriliyor. Manevi rehberlik birimimiz var. Milli bayram günlerinde coşkumuz oluyor.
Onlar size 'Hocam' diye geliyor, siz de onların tüm eğitim durumlarıyla ilgileniyorsunuz ve ister istemez bir yakınlık kuruluyor. Peki böyle bir kurumda çalışmanın zorluklarından bahsedebilir misiniz?
Buraya gelenlerin çoğu psikolojik anlamda iyi olmayabiliyor. Alıngan olabiliyorlar. İletişim bu durumda çok önemli. Duygusal ve psikolojik yükü çok ağır bir iş. Burada madde kullanımının çok yaygın olduğunu görebiliyorum. Hem veli hem de eğitici olarak neler yapılabilir, ÖĞRETMEN KULÜBÜ olarak da bu konuya değinmenizi istiyorum. Rekabet durumunu yaşadınız mı? Öğretmenlikte rekabet hala devam ediyor. Geliştirici buluyorum, ego savaşlarına dönmediği sürece... ''Başakların içi doldukça boynu bükülür. ''İnsanın en büyük yarışı kendisiyle olmalıdır. Daha ne yapabilirim, diye düşünüp bilgi almaktan kaçınmamalıyız.

Çocuklarla ilgili unutamadığınız anılar var mı?
Büşra, Hatice, Hüsniye okul girişinde karşılar, öperlerdi. Büşra matematik öğretmeni oldu hala bana öğretmenim diye hitap eder. Rol model olmak çok güzel bir duygu.
Geçmişi düşündüğünüz zaman; “Şimdi olsa böyle davranırdım.'' dediğiniz olaylar yaşadınız mı?
Güler diye bir öğrencim vardı. Anne baba ayrı, çocuğu babaanne büyütüyordu. Ben onu eve götürüp evde ders anlatıyordum. Şimdi olsa yine yaparım. Şimdi olsa daha çok oyun oynardım onunla. Şimdiki öğretmenlere resim, müzik, beden eğitimi gibi dersleri daha aktif bir şekilde işlemelerini tavsiye ederim.
Eğitim öğretim sistemini düşündüğümüz zaman sizce günümüzün en büyük sorunu ve olası çözümü nedir?
Velilerin öğretmenlere çok fazla müdahale ettiğini duyuyorum. Bu durum öğretmenin çalışma azmini kırar. Ailelerin, 'benim çocuğum içe kapanık olmayacak, özgür olacak' derken, özgürlükle şımarıklığı karıştırdıklarını görebiliyoruz. Bu durum hem aile hem de öğretmen için işleri zorlaştırabiliyor. Sınır ve kuralların olmadığı yerde başarı olmaz. Yeni başlayan öğretmenler ilk toplantıda sınırlarını çizmeli, net olmalılar.
Korona günlerinde öğretim interaktif bir şekilde ilerletilmeye çalışıldı. Teknoloji destekli eğitim hakkında ne düşünüyorsunuz?
Asla tasvip etmediğim bir durum. Öğrenci sınıfın tozunu yutmalı. Öğretmenin öğrenciye dokunabildiği, beden dilini okuyabildiği sınıf her zaman çok kıymetlidir. Akıllı tahta kullanımının görsel zekaya sahip öğrenciler için çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Dersi desteklemek amacıyla öğretmen tarafından kullanıldığında.

Öğretmenlere tavsiyeleriniz nelerdir ?
Bana gelen hükümlülerin çoğu parçalanmış ailelerin çocukları olduğu için, bu durumdaki çocuklara daha fazla özen gösterilmesini istiyorum. Sınır tanımadan her istediği verilmiş ya da ilgisiz, sevgisiz bırakılmış çocukların suça karışma ve madde kullanımına başlama oranı daha yüksek. Dengeyi kurabilmemiz, temeli sağlam atabilmemiz çok önemli. Anne sevgisi ve ilgisi ile büyüyen ve bunlardan mahrum büyümeye bırakılmış çocukların gelişimlerinin gözlemlendiği deneyleri duygusal anlamda güçlü olan herkesin izlemesini tavsiye ediyorum.










Yorumlar