Duygu Bulunmaz: Çocuk merakına ve heyecanına hayran, zaman yolculuğuna bayılan Doğa Kılcıoğlu kimdir?
Doğa Kılcıoğlu: İnsanın kendini tanımlaması zor aslında ☺ Çünkü sürekli değişen biri Doğa Kılcıoğlu, bir yandan merakı bitmeyen bir yönetmen, bir yandan çocuklarla öğrenen bir eğitmen, bir yandan çocuğuyla büyüyen bir anne, tüm bunların yanında sürekli değişen, dönüşen ve yolda olmaktan çok keyif alan biri.
Duygu Bulunmaz: Çocuklarla çalışmanın keyfine varanlardansın. Yönetmen Doğa’nın derdi de çocuklar. Sobonne’da tezinin konusu da çocukları filme almakmış. Çocuklara dokunacak işler yapmayı önemsiyorsun. Belgeselin 1 2 3 Tıp’ta çocuklar var. Üç Kulaklı’da yine çocuklar var.
“Bu ülkede çocuklara çok şey borçluyuz, onların hayatlarına dokunmak zorundayız.”
sözün yaptığın anlamlı işlerin özeti gibi. Belgesel yönetmeni Doğa’yı da tanımak isterim.
Doğa Kılcıoğlu: Belgesel aslında kendimi ifade etme aracı benim için... Bir yandan başka hikayelerin dile gelmesinde bir araç, bir yandan da yakından tanımak istediğim insanlarla beni buluşturan bir vesile ☺ Şimdi bazen yaptığım belgesellere ve işlere dönüp baktığımda çok benzer temaların içlerinde yer aldığını görüyorum. Çocuklar bunlardan biri. Kendi çocukluğunu da çok uzun çalışmış biri olarak çocukluğun ne kadar önemli/hassas bir dönem olduğunun farkındayım. Ama ne yazık ki bu ülkede çocuklar oradan oraya sürüklenip hiçbir konuda fikirleri sorulmadan, güvenli sınırlarla çevrelenmeden, sevgi bahanesiyle hep hakları ihlal edilerek büyüyorlar. Onlar hep konuşuyor aslında. "Monsters Inc." adında çok sevdiğim bir animasyon var, orada 2-3 yaşlarında bir kız çocuğu, bildiği birkaç kelimeyle yanındaki canavara kendini o kadar güzel anlatıyor ki... Anlamak için kelimelere bile ihtiyacımız yok, yeter ki duymaya niyet edelim.
Duygu Bulunmaz: Yaptığın güzel işleri okullarımıza da taşıdın. 6-12 yaş arasındaki çocuklarla film okuma dersleri verdin. Bir yetişkinin anlayabileceği her şeyi bir çocuğun da anlayabileceğini düşünerek girdiğin derslerde neler oluyordu? Neler konuştunuz derslerde? Çocuklardan nasıl dönüşler aldın?
Doğa Kılcıoğlu: Bunu anlatmayı çok seviyorum. Galatasaray Üniversitesinde film okuma dersimiz vardı, bir filmi ögelerine ayırıp tek tek inceleyip analiz ediyorsunuz. Bu şarap tadımı gibi bence, içindeki baharatı, tatlılığı, üzümün kokusunu ayırt etmeye başladığınızda şarabı bambaşka bir şekilde görüyorsanız, filmleri de bambaşka bir derinlikte, farklı açılardan bakarak değerlendirebiliyorsunuz. Bu bir yandan duyularınızı da açan bir egzersiz. Çocukların da film okuması yaptıklarında birçok şeye bambaşka baktıklarını gördüm. Artık pasif değil aktif bir şekilde izliyorlar, gördüklerini kendi süzgeçlerinden geçiriyorlar. Mesela bir filmin onlara bir ürün satmaya çalıştığını, altında cinsiyetçi bir bakış açısı olduğunu fark edebiliyorlar. Sonrasında minik isyanlar gelebiliyor ki bu iyi bir şey bence.
Duygu Bulunmaz: Bir oda dolusu renkli hayaller geliyor aklıma. İzmir’de Renkli Oda’da çocuklar için çok özel atölyeler düzenledin. İçeriğinden, nasıl başladığından bahsedebilir misin? Renkli Oda serüvenini merak ediyorum.
Doğa Kılcıoğlu: Renkli Oda çok özel bir yer benim için. Çocuklarla buluştuğumuz 10 metrekarelik bir odaydı gerçekten. Orada çocuklar sabah stop motion yapıyordu sonra masalar kapanıyor, yerlere minderler atılıyor ve film okuma atölyesi yapıyorduk. Müthiş bir buluşma mekanıydı :)
Duygu Bulunmaz: Işıl ışıl, hayal kokan bir mekandaydım geçen ay. Kapıdan içeri girdiğimde umut ve heyecan karşıladı beni. Renkli Oda’dan sonra yeni bir hayalin oldu belki de. Dolâlâ’nın kapılarını kimler için araladın? Dolâlâ’ya kimler gelebilir? Orada neler oluyor?
Doğa Kılcıoğlu: Dolâlâ hem çocukların hem yolu çocuklukla kesişenlerin mekanı. Burada en önem verdiğim şey bu mekanın çocuklar için güvenli ve kapsayıcı bir alan olması. Yani onların fikrinin ve duygularının gözetildiği, oldukları gibi kabul edildikleri bir yer. Ve tüm bunların ortasında sinemanın, animasyonun olması... Benim de hayalini çok zamandır kurduğum ve kendimi iyi hissettiren, insanlara da iyi geleceğini umduğum bir yer.
Duygu Bulunmaz: Çocuklarla çalışırken, sürekli bilginin daha iyi özümsenmesi için, çocuğun kafasında ezberlemeden bir sisteme oturmasını düşünüp duranlardansın. Onlara büyük resmi görebilmeleri için destek olabilecek bir sistem kullanmayı da denedin. Eğitimde Sistem Düşüncesi araçlarını da kullanarak yaptığın işler var ve çok değerli. Neler yaptın peki?
Doğa Kılcıoğlu: Eğitimde Sistem Düşüncesi, büyük resmi görmek açısından çok sevdiğim ve çocukların kafasını çok açtığını düşündüğüm bir yöntem. Sınıflarımda uygulamıştım bu yöntemi. Özellikle tablo analizi yaptığımız bir çalışma vardı, 2. ve 5. Sınıflarla Edward Hopper’ın bir tablosunu analiz etmiştik ve iki yaş grubuna göre de bambaşka tablolar ortaya çıkmıştı. Aynı zamanda çocuklar derste aktif rol aldıkları için çok mutlu olmuştu. Başka bir sene de birlikte bir reklam analizi yapıp grafiğini çıkarmıştık. Sistem Düşüncesi Derneğinden Emre Bey’le de çalışmak çok keyifliydi.
Duygu Bulunmaz: Çocuklara dair bu güzel yolları, yöntemleri nasıl buldun? Gözlemlerle mi yola çıktın kendi çocukluğundan mı?
Doğa Kılcıoğlu: Yaşamımızda karşımıza çıkan her şey besliyor bizi... Olumlular kadar olumsuzlar da... Ben buna inanıyorum. O yüzden yaşadığım her şeyi hayatımda dönüştürmeye çalışıyorum. Çocuklarla çalışırken de hem yaşadıklarım, kendi çocukluğum, hem de kitaplar, filmler, arkadaş sohbetleri, park ziyaretleri ve en önemlisi çevremdeki çocuklar zenginleştiriyor beni. Hepsi bir bütün. Mesela çocukluğumda oynamaya bayıldığım oyun hamurlarıyla, sinemayı birleştirdim ortaya stop motion çıktı. Çocuklarla yaptığımız sohbetlerle bunu bir eğitime dönüştürmeye karar verdim, elimizdeki cep telefonunu nasıl sanat yapmak için kullanırız diye düşünürken, çocuklarla cep telefonları üzerinden stop motion yapma fikri ortaya çıktı ve dönüşüm devam ediyor.
Duygu Bulunmaz: Çocuklarla filmler üzerinden kendi hayatlarına ve gelişimlerine dair nasıl bağ kurabileceğimizi gösterebilmenin yollarını denediğin için ve deneyimlerini paylaşıp büyüttüğün için teşekkür ederim.
Doğa Kılcıoğlu: Ben bu keyifli sohbet ve şahane sorular için teşekkür ederim. Güzel günlerde buluşmak dileğiyle...
Kommentare